Mehmet ve Leyla, 1990’lı yıllarda küçük bir Anadolu kasabasında tanıştılar. Mehmet, kasabanın maharetli bir marangozuydu; Leyla ise çevredeki tek öğretmendi. Mehmet, bir gün okula yeni sıralar yapmak için çağrıldığında Leyla’yı ilk kez gördü. Leyla’nın ince sesi ve Mehmet’in kendine özgü sakin tavırları, ikisinin de kalbinde yer etti. Ancak Leyla, çok farklı bir dünyadan geliyordu. Ailesi şehirde yaşıyor, varlıklı ve geleneklerine sıkı sıkıya bağlı bir hayat sürüyordu. Mehmet ise mütevazı bir yaşamın insanıydı.
Kısa zamanda, Leyla ve Mehmet arasında derin bir bağ oluştu. Her akşamüstü, okulun bahçesinde buluşup uzun uzun sohbet eder, yıldızların altında hayaller kurarlardı. Ancak mutlulukları, Leyla’nın ailesine ulaştığında gölgelendi. Leyla’nın babası, kızının Mehmet’le görüşmesini kesinlikle istemiyordu. "Bizim ailemizin bir marangozla ne işi olur?" diye bağırmış, Leyla’yı apar topar şehirdeki eve geri götürmüştü.
Aralarına mesafeler girdiğinde, Leyla ve Mehmet’in tek iletişim yolu mektuplar oldu. Ancak bu mektuplar bile Leyla’nın ailesi tarafından engellenmeye çalışıldı. Leyla’nın babası, kızını başka biriyle evlendirmek için baskı yapıyordu. Mehmet ise Leyla’yı asla unutmadı. Her mektubunda sabırla ona beklediğini, aşklarının zamana meydan okuyacağını yazıyordu.
Yıllar geçti. Leyla, ailesinin baskılarına dayanarak başka biriyle evlenmedi, ancak Mehmet’le buluşması da mümkün olmadı. Mehmet ise kasabada marangozluğa devam ederken, Leyla’nın dönüşünü umuyordu. Hayat onları farklı yerlere savursa da kalplerindeki sevgi hiç azalmadı.
Bir gün Leyla’nın babası ağır bir hastalığa yakalandı. Bu zor zamanlarda Leyla’nın direnci ve sabrı, babasının onun seçimlerine saygı duymasını sağladı. Babası, ölümünden önce Leyla’ya, "Mutlu olmanı istiyorum, kimle olursa olsun," dedi. Bu sözler, Leyla’nın hayatını değiştirdi.
Leyla, yıllar sonra kasabaya döndü. Mehmet’in hala orada olduğunu öğrenince heyecan ve korku dolu bir kalple marangozhaneye gitti. Kapıyı açtığında, Mehmet yıllardır beklediği yüzü gördü. Gözlerindeki yaşlar ve gülümsemesi, yılların tüm acısını silip süpürdü.
O gün, kasabanın küçük kahvesinde oturdular ve kaybettikleri yılları konuşarak geçirdiler. Artık aralarındaki hiçbir şey engel olamazdı. Mehmet, Leyla’ya dönerek, "Seni bir gün bırakacağımı düşündüysen, kalbimin her atışı seni beklediğini hatırlattı," dedi.
Kısa süre sonra evlendiler. Düğünleri, kasabanın en güzel günü oldu. Herkes onların hikayesini konuşuyor, zamana ve mesafelere meydan okuyan bu aşkı kutluyordu.
Leyla ve Mehmet, kasabanın küçük bir evinde, bahçede el ele oturup yıldızları izlemeye devam ettiler. Hayatın onlara verdiği tüm zorluklara rağmen, aşkları mutluluğun gerçek bir örneği oldu.
Yorumlar
Henüz yorum yok.